4 Ocak 2009 Pazar

Godot'yu Bekliyorum Gözlerim Kapalı

"Ye iç keyfine bak, bakarsın yarın ölmeyiverirsin"

Külliyen yalan. Kendimi kandırıyorum. Zaten ölü olan biri nasıl tekrar ölebilir. Evet, bunu deniyorum aslında. Olabilir mi diye bakıyorum. Ama görünen o ki olacak. Ve ben hiç şaşırmayacam buna.

Sabah kalkmamak için direndim. Yataktan çıktığımda saat bir felandı. Ya da birbuçuk. Kahvaltı için üçe kadar bekledim. Resmen "bekledim" karnım kazınıncaya kadar. Gün için hiçbir planım yoktu. Her zaman olduğu gibi. Bu yüzden planlamasam da yapmak zorunda olduğum eylemleri mümkün olduğunca yavaşlattım ya da geciktirdim. Uyanmak kahvaltı etmek vs.. Evde yiyecek birşeyler vardı ama uyduruktu. Biraz düşündüm böyle olur mu diye ama doymak istedim. Bir yandan da dışarı çıkmak istemiyordum. Ama çıktım. Marketten birşeyler aldım. Eve gelip yedim. Güzel birşey yemek yemek. Bir de hazırlamak yemekten uzun sürmese daha güzel olacak. İstediğim şey buydu aslında bugün. Zamanımı çalacak birşeyler olması. Ama bu değil. Nedense yemek hazırlamak hep bir başka kişiyi de akla getiriyor benim için. Yani bir yemeğe hazırlık yapmak bir davetliyi gerektiriyor sanki. İki tane tost yaptım. Yanında meyve suyuyla dizi seyrederken yedim. Artık arkadaşlarımdan daha çok gördüğüm dizi karakterleriyle haşırneşir oldum biraz.

Çok sıkılıyorum çok. Sanırım problemli birşeyler dönüyor kafamın içinde. Keyif alma konusunda çok zorlanıyorum. Dinlemek için bile birşeyler bulmak o kadar zor oldu ki bugün. Yazmak da. İnanılmaz bir amaçsızlık var. Geçiversin istiyorum zaman. Her ne olacaksa sonunda oluversin istiyorum. Bir yandan da hiç durmadan düşünüyorum. Yapmak istediğim ama şu an yapmak istemediğim herşeyi. Zaman geçerken olmasını ya da başıma gelmesini istediğim ama "şimdi" istemediklerimi. Godot'yu bekliyorum gözlerim kapalı. Beklerken de olası bütün hayatlarım film şeridi gibi geçiyor gözümün önünden. O olası hayatların çevredeki yansımaları. O hayatlardan birinde ben yolda yürürken sokaktaki köpeğin durumunu bile geçiriyorum kafamdan. Bir durumdan kaynaklı binlerce olasılığın hayalini kuruyorum istemeden. İşte bu olunca da yaşamaya gücüm yetmiyor. Oturuyorum ve bekliyorum. Sık sık aklımdan "birşeylere dahil olmalısın" ya da "arkadaşlarını aramalısın" gibi düşünceler geçiyor. Ama yapamıyorum. Şimdi, şu anda ben burada pineklerken ya da sadece duvara bakıp zaman geçirirken başka mevzular dönüyor heryerde. Binlerce milyonlarca iyi kötü şey yaşanıyor çevrede, uzaklarda. Benim bu duruma en yakın hale geldiğim ansa markette yaptığım alışveriş oluyor.
Çok sıkılıyorum çok. Sıkılmaktan bile sıkılıyorum.

Hiç yorum yok: