7 Ekim 2008 Salı

Kavuşma

Bazı sözcükler vardır..
Tekrar duymak için hayatını verdiğin,
Aradığın sadece onun sesidir.
Onun bakışları..
Yaşla dolu da olsa, gülümsese de..
Senin yansımandır aslında.
Dudakları dudaklarına dokunduğunda
Herşeyi unutursun, artık ağlayabilirsin.
Ağlarsın..
Gözyaşları birbirine karışırken,
Acılardır akıp giden.
Seni terkederler, onu terkederler,
Ve görürsün, senin kadar acı çekmiştir o da.
Beklemiştir, beklemişsindir.
Özlemiştir, özlemişsindir,
Yine gitse yine beklersin..
Sevdiğindir yolunu gözlediğin..
Sonunda yine kavuşursun.

5 Ekim 2008 Pazar

Tura

Bu gün güzel bir oyun oynadım kendimce,
Yazı tura deniyor adına.
Turayı seçtim,
Attım bir lirayı havaya.
Şansa bırakmadım ve üç kez daha attım.

Bahis neydi bilmek istemezsin
Ama yarın yemek için seni arayınca bileceksin nasılsa.
Tura sana ve kendime bir şans daha vermekti.
Yazı ise "hiçbirşey".
Zaten bu yüzden ilk üç atışta
"Hiçbirşey bu, hiçbirşey yapmadan duramam" deyip
Tekrar attım ya.

2 Ekim 2008 Perşembe

OMEGA


Kabul ediyorum çok eski moda bir gurup. Hatırladığım kadarıyla ilk dinlediğimde orta okuldaydım. Abim sağolsun benden 7 yaş büyük olmanın avantajını kullanıyordu o zamanlar. Ben de onun benden 7 yaş büyük olmasının. Omega Macar bir rock gurubu. İlk toplanmaları 1962 senesi. Portakal bile değilim ben o zamanlar. 1969da da asıl kadrosuna ulaşmış ve neredeyse 40 senedir beraber çalıyorlar. Macaristan'ın Kurtalan Ekspres'i gibiler. Detaylı bilgi wikipediada var. Benim bildiğim ekstra bir bilgi 1982de İstanbul'da çalmış olmaları. Bir de arkadaş tayfasının onları ilk kez benden duymuş olmaları. Bir çoğunun.

93 senesinde Budapeşte'ye gittiğimde konserleri olur giderim diye ummuştum, olmadı. Ama şehri biraz gezince soğuk ve kasvetli tarzlarının nerelerden geldiğini biraz anlamıştım. İsli binalar, koca koca kütleler.

Üniversitedeyken birkaç plağını bulmuştum. Gammapolis bunlardan biriydi. Tabi o zamanlar bilgiye ulaşmak şimdiki kadar kolay olmuyordu. Görüntüleri hakkında tek bilgim albüm kapağıydı ve çok komikti. Şimdi herşeyi öğrenebiliyor insan. Mesela sözlerini ve linkini koyduğum "Russian Winter" TRT fm radyosunun klasik programı Stüdyo FM'in 3 Eylül 1978deki ilk programında çalınmış.

Böyle eski gurupları dinlediğim zaman -ki özellikle abimin bana aşıladığı guruplar zamanında- garip bir zaman atlaması oluyor. 3 zamanlı bir durum bu. Birincisi müziklerin yapıldığı zaman. İkincisi benim onları keşfettiğim lise ve üniversite yılları. Sonuncusu da üstüne yüzlerce, binlerce yeni şey (hem müzik hem de yaşantı bakımından) eklenerek gelinmiş şimdiki zaman. OMEGA beni 100. yıldaki soğuktan ayaklarımın buz kestiği ve plağı koyup 20 dakika yorganın altına girip dinleyip bitince ters çevirmek için çabuk hareket ettiğim odama götürüyor resmen.

91 senesinde Efes'te Jethro Tull konserine gittiğim zaman adamların yaşlandıklarını farketmiştim. Sonrasında keşke 70lerde yaşasaydım ve zamanında canlı dinleseydim derdim bu gibi adamları. Ve Pink Floyd'u, Yes'i, King Crimson'ı, Jethro Tull'ı ve daha bir sürüsünü. Şimdi 70lerde "de" yaşasaydım diyorum. Çünkü geçen zaman içinde çok fazla gurup tanıdım. Bunlardan da vazgeçmek olmaz ama eskileri dinlemek bana yeni dinlediklerimden daha çok zevk alma yetisi kazandırdı sanki.

Herneyse, Omega beni bu aralar yine eskilere ve daha eskilere götürdü. Arşiv düzenlemek güzel bir şeymiş. Hatta her zaman sana seçenek sunar bir hale getirmek. Kaybolmaya yüz tutmuş duyguları ve keyifleri yaşamak adına güzel bir durum.

Russian Winter
















Frozen land, a winter gale
Dimitri tells me Lena´s tale
A beauty queen
She was just perfect in the role
Remember her
We rode together through the snow

It´s just a tale, a winter gale
These stormy times had passed away
Lena was gone
When came the light of the dawn
She was my love
And now the troika stands alone

Frozen land, a winter gale
I´m sad that now it´s just a tale
She was a queen
If I could be with her again
Outside the snow and by her side I feel the same

OMEGA

Belki

Belki konuşmuştur. Hiç belli olmaz.
Belki suskunluğunu korumuştur. Hiç belli olmaz.
Belki söz konusu o değildir.
Bu konuda birşey söylenemez.
Belki o sıralar, o başka bir yerdeydi.
Bu da olasıdır.
Belki, ben bu satırları karaladığım sırada herşey
açıklığa kavuşmuş olacaktır.
Belki o, şu sıralarda, kahrolası birine,
Seni seviyorum, demektedir.
Hiç belli olmaz.
Belli olmaması da, doğrusunu isterseniz,
(hiç değilse benim için) çok, çok daha iyidir.

F.E.

İnci Saçlı Kız














Bir zamanlar güneş çok yorgun düşmüştü..
Dayanamadı ve yeşil gölün kucağında derin bir uykuya daldı..
"Karanlık" insanların canını yaktı.

O bizim için üzüldü ve aramıza geldi..

Evet, "İnci Saçlı Kız" aramıza geldi..
Hayal miydi yoksa gerçek miydi bilmiyorum.
Ama yeryüzü ve gökyüzünün yeniden yeşil ve mavi oluşu böyle bilinir,
Eski günlerdeki gibi..

Güneş onun ışığıyla uyanınca, O evine döndü,
Mavi dağın ardına, çiçeklerin arasına..
Küçük mavi bir fil anlatır bu hikayeyi,
"Aydınlık onun saçlarında parlar, inci gibi.."

Gerçekten yalnız hissettiğinde,
Gökten küçük bir inci düşer senin için de,
Bırak kar beyazlığında inciler aydınlığa sürüklesin seni,
Beyaz taşların güzel bir yürüyüşe kılavuzluk etmesi gibi..


OMEGA - Gyöngyhajú Lány